Antalya, 2018
Ordan Burdan
Bak postacı geliyor!
İki yıl oluyor; Ankara’dan bir telefon geldi ve ben kendimi Asya-Pasifik senin Afrika benim, köşe bucak dünyayı gezerken buluverdim. Böylece Ali’nin ortaokula başlamasıyla birlikte, hayatımızın ritmi tamamen farklı atmaya başlamış oldu. Ben de dedim, bari bu çılgın ritmin farklı bir izi kalsın ve gittiğim şehirlerden Ali’ye kartpostal göndermeye başladım. İlk başlarda kibarca ifade etmek gerekirse […]
Zeynep’ten Ali’ye…
Sevgili Ali, Ben seni tanımadan önce babandan Ursula L Guin’i çok sevdiğini, hatta Ursula’nın sana mektup yazdığını öğrendim. Bir akşam sizin eve yemeğe gelip seninle tanıştığımda sana dair kafamda bu çok güzel bilgi vardı. Dedim ki “Ursula L Guin okuyan bir cocuk, hele bir de şahsi mektubu varsa, hiç bir zaman kötü bir insan olmaz. […]
ECON 101
Kahvaltı yaparken sordu: – Baba, bankaya para yatırmak ne demek? Herhalde yatırmak lafını matrak buluyor deyip, anlatmaya çalıştım. Hayır takıldığı yer orası değilmiş. Harcamak istemediğimiz paralarımızı bankaya koyduğumuzu, buna da parayı bankaya yatırmak dendiğini biliyormuş ama bankada insanların kendilerine ait hesapları olduğunu bilmiyormuş. Sanıyormuş ki bankada tek bir kasa var ve fazla parası olanlar gidip […]
Özgürlüğün geleceği…
Akşam dondurma yemeye çıktık. Otururken, “Hayatımın dörtte biri ilkokulda geçiyor. Dörtte biri lisede, dörtte biri de üniversitede geçecek. Ondan sonraki dörtte birinde özgür olacağım, tabii ne kadar yaşarsam, inşallah çok yaşarım…” dedi.“Okulda hiç mi özgür değilsiniz?” dedim.“Hayır, dedi, okul demek ölüm demek. Bak:O’dan sonra Ö geliyor.K’den sonra L, U’dan sonra Ü, L’den sonra da M… OKUL – […]
Okullarda Osmanlıca başlamış…
Modern zaman refrefi Yemeğe başlamadan evvel mutattandır, muhakkak bir olay çıkarmak lazım. Bu kez, niye benim sandalyem küçük diye ufaktan yoklamaya başladı. “Yemeğini düzgün ye, boyun hızlıca uzasın, sen de büyük sandalyelere terfi et” dedim tam da bir babadan beklenebileceği gibi ve aynen şu cevabı aldım: -Boyum kısa diye tenzil mi ediliyorum yani? Bence büyük […]
Baş köşeyi kim aldı kime verdin*
– Ali ya, bu akşam biz çok yorgunuz, ketıla su koyup çay demler misin? – Demlerim tabi, peki ketıl hangisi? (Demledi, çok da zevkliymiş bu iş, neden yapmak istememişiz ki? Bundan böyle hep o yapacakmış…) *Çay Şiiri, Sezai Karakoç
Hapşırığın Gücü
“Kemal dede günlerden bir gün çok acıkmış, yiyecek bulmak için ormana gitmiş. Ormana vardığında, çok yakışıklı bir prensi kötü kalpli cadı tam kurbağaya dönüştürecekken Kemal dede hapşurmuş ve büyünün etkisi gitmiş. Yakışıklı Prens Kemal dedeyi büsbüyük şatosuna götürmüş ve Kemal dede ömrünün sonuna kadar çok zengin yaşamış.”
Biz biz idik biz idik otuz iki kız idik…
Ali’nin okula başlama macerasını yazamadım bir türlü. Şimdi de üzerinden iki yıl geçti oturup yazsam bayat haber… İşin özeti şu: Rüzgar bir anda güzel bir yerden esiverdi ve 4+4+4 tartışmalarının ortasında, tam 60 aylıkken, Ali’ye piyangodan okullu olmak çıktı. Önceleri çok endişeliydik ama bir yandan öğretmenleri, bir yandan Ali, e hadi kendi hakkımızı da […]