Bak postacı geliyor!

2 yılda yetmiş şehir…

İki yıl oluyor; Ankara’dan bir telefon geldi ve ben kendimi Asya-Pasifik senin  Afrika benim, köşe bucak dünyayı gezerken buluverdim. Böylece Ali’nin ortaokula başlamasıyla birlikte, hayatımızın ritmi tamamen farklı atmaya başlamış oldu. Ben de dedim, bari bu çılgın ritmin farklı bir izi kalsın ve gittiğim şehirlerden Ali’ye kartpostal göndermeye başladım. İlk başlarda kibarca ifade etmek gerekirse tuhaf bakışlarla ve müstehzi gülüşlerle karşılanıyordum, ama sebat ede ede meşruiyetimi kazandım. Yavaş yavaş seyahat arkadaşlarımı da zehirledim.  Bütün heyet, ellerimizde kartpostallar, postanelere doluşmaya, pulu yalamalı mı, pul süngerine mi yatırmalı tartışmaya başladık…

Ama bu her zaman kolay bir iş değil. Mesela geçen ay Monrovia’da, ne yaptım ne ettiysem kartpostal bulmayı beceremedim. Zırhlı aracınız ve diplomatik plakanız yoksa sokağa çıktığınız için deli muamelesi gördüğünüz Kabil’de bile son derece ilginç kartpostallar bulmayı, şakır şakır yağan yağmura rağmen o kartpostalları gönderebilmeyi şeref haneme yazdırmış olduğum için kendime çok güveniyordum halbuki… İşte, olmayınca olmuyor, şehirdeki son gecemizde şansımı bir kez de otel lobisinde denemeye karar verdim. Otelde çalışan çocuklardan biri bana kartpostal ve pul temin edebileceğini söyleyince çok sevindim. Kartpostalları ve pulları sabah getirmesi hususunda anlaştık.

Ne var ki, çocukcağız bizim otelden ayrılış saatimize yetiştiremedi kartpostalı. Havaalanına geçerken yolda mı buluşsak, hay Allah yol üstünde postane bulabilecek miyiz peki derken, lobideki Filipinli kız halime acıdı ve meselenin diplomatik krize evrilmesini engelleyecek insiyatifi aldı. Dedi ki siz merak etmeyin arkadaş buraya getirsin, ben yollarım sizin için, siz bana adresi ve ne yazacağımı söyleyin. Adresi verdim ve dedim ki, siz içinizden ne geliyorsa onu yazın.

Geçen hafta geldi kartpostal. Kız sonuçta Filipinli, doğu terbiyesi söz konusu, yaptığı hayrı gözümüze sokmamayı tercih etmiş, kendisini tamamen görünmez hale getirerek, benim ağzımdan yazmış kartpostalı. Baban diye de imzalamış. Yazdığı herşeyin altına ben de gönül rahatlığıyla imzamı atarım:

Sahiden de hava şahaneydi ve oralardaki herşey süper cooldu…

Umarım yakında tekrar görüşürüz…

Mahmut 🙂

 

Monrovia’da neredeyse bir hafta kaldım ve denizi sadece bir kez, trafikten kurtulmak için yolumuzu değiştirdiğimizde gördüm…

 

 

 

3 Yorum

  1. zeynep says: Yanıtla

    kalp imojisi koyabiliyor muyuz buraya?

    1. Mahmut M. Özdil says: Yanıtla

      ❤️

  2. Hocam, harika bir hikaye. Bir imoji de benden gelsin ❤️

Bir yanıt yazın