Bilmiyorum normal midir göbeğin gömülmesini bu kadar geciktirmek, ama nihayet Sedef’in de teşvikiyle toparlandım, haftalardır çantamda gezdirdiğim göbeği nihai adresine ulaştırmak üzere Galatasaray’a gidebildim…
Yağmurlu bir gündü. Didem ve Birden’in de katkılarıyla göbeğin bir kısmını bahçedeki büyük manolya ağacının altına, diğer göbeklerin yanına gömdük, bir kısmını da Boğaz’ın serin sularına bıraktık. İnsanın bir tane çocuğu olunca böyle oluyor herhalde, herşeyi bir seferde yapmaya gayret ediyor… Lise’den sınıf arkadaşım Enis’in adı konulurken başına gelenler gibi: Ramazan Muhiddin Siyami Enis…
Göbeğin küçük bir kısmı hala çantamda geziyor, cesaretimi topladığım bir gün Yahya Efendi’ye götüreceğim onu da, valla…